11 Aralık 2013 Çarşamba

BU SEFER İNGİLTERE'YE...

BIRMINGHAM, WARWICK, STRATFORD-UPON-AVON

Edinburgh treninden indiğimizde saat epey geç olmuştu. Rahatsız geçen yolculuğun etkisiyle koşar adımlarla istasyondan ayrıldık. Sokaklar ıssız ve sessizdi. Aslında şehri görecek gözümüz yoktu pek. Bir an önce otele varıp uyumak isteği ağır basıyordu, ki öyle de yaptık.
Aslında Birmingham çok merak ettiğimiz bir yer olmaktan ziyade çevresine yapacağımız geziler için bir üs konumundaydı. Birmingham Londra’dan sonra İngiltere’nin ikinci büyük şehri. Sanayi Devrimi’nin başladığı yer aynı zamanda.


Eski ve yeni... Moor St İstasyonu ve arkasında Bullring



7 Kasım 2013 Perşembe

BU SEFER İSKOÇYA'YA...

EDINBURGH, HIGHLANDS, STIRLING

“Edinbraaa” diyor İskoçlar şehirlerine. Biz de kendimizi bu şekilde telaffuz eder bulduk bir süre sonra dilimiz mahkum. Uçaktan iner inmez çoğu Avrupa şehrinde yaşadığımız kıskançlık duygusu yine baş gösterdi. Adamlar ne güzel yerlerde yaşıyor… Neden biz güzelim memleketimizi hunharca yok ediyoruz. Biricik memleketimizi el birliğiyle bozmak bize inceden inceye bir haz mı veriyor acaba? Düşünmeden edemedik.

Gayda sesi duymadan İskoçya'yı gezmek? İmkansız!

28 Mayıs 2013 Salı

BU SEFER BRÜJ, BELÇİKA'YA...

BRÜJ

Pazar günü Brüksel’de karlı bir sabaha uyandık. Sabahın o erken saatinde sokaklarda in cin top oynuyordu. Sadece ikimiz kararlaştırdığımız saatteki Brüj trenine yetişebilmek için koşturuyorduk. Başardık mı? hayır! Gelmeden önce internetten bilet almaya çalışırsanız sistem şöyle çalışıyor. Tren bileti aldığınızda o güne ait bilet almış oluyorsunuz. Saati ve koltuk numarasını seçmenize gerek yok. Bu durum hem bir rahatlık hem de bir dezavantaj. Çünkü tren saati belli olduğunda kaçırırsanız kaçırmış oluyorsunuz! Ama saat belli değilse her zaman bir sonraki tren var. İşte biz de uykudan biraz geç uyanıp, kahvaltıyı da uzatınca tam perona vardığımızda tren hareket etti ve kaçırmış olduk treni saniyelerle.  
Brüj'e giderken...


BU SEFER BRÜKSEL, BELÇİKA'YA...

BRÜKSEL

Şubat ayının sonlarına doğru Şengen vizelerimizin süresinin dolmasına iki hafta kalmıştı. İçimiz kıpır kıpır. Bir yerlere gitmek istiyorduk ama sırf gitmiş olmak için de gidilir mi, ucuza bilet ve otel ayarlamak için geç mi kaldık, vs. vs. kafada binlerce soru... Derin araştırmalara girip en ucuz biletlerin Belçika’ya olduğunu görünce alıverdik. Sezon dışı olduğundan otel fiyatları da cazipti. Brüksel belki o kadar değil ama Brüj görmek istediğimiz yerlerdendi. Ortaokul yıllarındayken mektup yazıp, imzalı fotoğrafını istediğim (ve kaptığım) Jean Claude Van Damme da Belçikalı'ydı üstelik! =) 
Tenten şehrin sokaklarında ummadık yerlerde karşınıza çıkabilir!
 

11 Nisan 2013 Perşembe

BU SEFER YİNE İTALYA'YA...

BOLONYA & FLORANSA, İTALYA


Delilik nedir? Kimilerine göre şu olay bir örnek olabilir: İki gün içinde dokuz kişilik bir grup olarak Bolonya ve Floransa’ya gidip gelmek! =) Dokuz kişinin içinde kimler mi var? Alfabetik olarak sayarsak: Anıl, Aylin, Aynur, Den, Derya, Göksel, İrem, Nilgün ve Tal. Ben ve Tal dört kişilik bir gruba alışmıştık ama sayı iki katını bile geçince biraz endişelenmedik değil. Acaba herkes memnun ve mutlu olacak mı? Aklımızı sürekli kurcalayan bu soruyla Cumartesi sabahı uçaktaydık.
bu kareye 18 ayak sığdırmayı denemedik bile! =)

2 Nisan 2013 Salı

BU SEFER BUDAPEŞTE, MACARİSTAN'A...

BUDAPEŞTE, MACARİSTAN

Kurban Bayramı’nın ilk gününde ailevi ziyaretleri gerçekleştirdikten sonra ikinci günün sabahı Nilgün anne, Tal ve ben Budapeşte’ye giden uçaktaydık. Yolculuk uzun sürmedi, 2 saati biraz geçti. Ferihegy havalimanından şehir merkezine direkt tren/metro yok. Biz otobüs+metro kombinasyonunu kullandık. 200E numaralı otobüse bindik, Kobanya-Kispest durağında metroya aktarma yaptık ve sonunda şehir merkezindeydik. Otelimiz Peşte tarafındaydı ve Deak Ferenc ter istasyonuna çok yakındı. Bavulları bırakır bırakmaz sokağa çıktık tekrar Peşte sokaklarını arşınlamak için.
Buda sokakları...
 
 





13 Mart 2013 Çarşamba

BU SEFER RODOS, YUNANİSTAN'A...

RODOS
 
Rodos... Bu koskocaman adanın hakkını vermek için günübirlik bir gezintinin ve birkaç saatin yeterli olmayacağını önceden düşünmeliydik. Eylül’ün ilk günü Datça’ya gitmek için yola çıkmıştık. Beş gün boyunca bir plajda boylu boyunca uzanıp sadece güneşlenmek ve denize girmek bize ters, en azından bu zamanlarımızda. =) İlla ki başka yerlere de gitmeli, başka insanları da görmeliyiz. İşte bu yüzden Datça’ya gelmeden önce Rodos için katamaran biletlerimizi satın aldık.
Rodos Turist limanı


5 Şubat 2013 Salı

BU SEFER YİNE ALMANYA'YA... BERLİN...

BERLİN, ALMANYA

Ertesi sabah otelin yakınındaki bir fırında  - Baecker Wiedemann- bol kalorili ve doyurucu bir kahvaltının ardından şehir turuna başladık. “Unter den Linden”de yürürken gerçekten ıhlamurların altındaydık. Yaz ayı demek sadece bizde değil Avrupa şehirlerinde de kazı/yol çalışmaları demek herhalde. Bir ucu Brandenburg bir ucu Tv Kulesi olan bulvarın ortasında çalışmalar devam ediyordu.
"Ihlamurlar Altında" dizisinin ismini buradan mı esinlenmişler acaba =)
 

BU SEFER YİNE ALMANYA'YA... WOLFSBURG...

BERLİN & WOLFSBURG, ALMANYA

Berlin anlat anlat bitmez ki. Her yerinden ayrı bir şey fışkıran canlı bir şehir. Daha ayak basar basmaz anlamalıydık aslında bunu. Çünkü gecenin karanlığında ana tren istasyonundan çıktığımızda karşımıza bir tilki çıkıverdi! Şehrin ortasında tilkinin ne işi vardı peki? =) Büyük bir şehirde yaşamak bir nevi vahşi doğada ölüm kalım savaşı vermek demek değil mi zaten? =) 
bir zamanlar Berlin ikiye ayrılmıştı...